4) Tabiiler Dönemi Fıkıh, Müctehid İmamlar Devrinde Fıkıh ve Eserleri
Elhamdülillahi Rabbil Alemin,
Salat ve selam âlemlere rahmet olan Peygamberimiz Muhammed Mustafa (sav)’e, ailesine, ashabına ve kıyamete kadar onun yolundan gidenlerin üzerine olsun.
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimizin dini mübinini tebliğini ve onun devrinde nasıl hareket edildiğini ve yaşandığını paylaşmıştık. Fıkhi açıdan bilgisinin daha çok olduğu insanların onun vefatından sonra belirginleşmeye başladığını söylemiştik. Sahabiler döneminden sonra gelen nesile tabbiler deniliyor. Onlar ahlakını Peygamberden alan insanları görmüşlerdir. Onlar Rasulullahı gören gözleri görmüşlerdir. Aynı sünnet ve hadis hassasiyeti tabiilerde göstermişlerdir.
Hz Ömer ilerleyen dönemlerde sahabiler için şu sözü söylemiştir. ‘ onları koruyun kollayın hatta mümkünse dikenli yoldan bile yürütmeyin, bu ümmetin onlara ihtiyacı var.’ Diyor. Bu gerçekten doğrudur. Çünkü onlar, kırılmayan, davaya karşı soğumayan, doğru neyse öyle hareket etmesini bilen, gönlündekileri kiri çok çabuk siliveren yerine doğru bilgi ile dolduran, kırıldıkları bir konu varsa kırgınlığı çok çabuk tamir eden, kendilerini çok çabuk doğruya teslim eden bir yapıları vardı.
Peygamber Efendimiz bu konuyla alakalı buyuruyor ki yaşanılan zaman dilimi yaşanılan asır içerisinde en hayırlısı benim yaşadığım zaman dilimi ve benim yaşadığım asırdır. Burdan anlıyoruz ki aslında bir nevi asr-ı saadettir, sahabelerdir. Daha sonra gelenler bu ahlakı koruyanlar bu ümmetin en hayırlıları arasında yer alır. Bu güzel insanlarda hem güzel ahlak vardı hem de ilim düşkünlüğü vardır. İlim düşkünlüğü birbirine sirayet eder. Peygamber efendimiz geçmiş ümmetlerden bir hadise anlatıyor. Adam birçok cinayet işledikten sonra tövbe etmiştir. Bu tövbe eden insana geçmiş ahlakından kurtulmak istiyorsan hayırlı insanların yaşadığı bir beldeye göç et diye tavsiye ediliyor. Daha sonra yolda giderken de vefat etmiştir ve ölçülüp bakıldıktan sonra salih insanların beldesine daha yakın olduğu için o beldeye gömülmüştür. Bizde eğer güzel ahlakı, islamiyeti istiyorsak, kendimize bunun alt zeminini işimizi kolaylaştıracak nitelikli bir çevre edinmemiz gerekiyor ki bulunduğumuz çevre bizi yanlışlardan alıkoysun.
Sahabi devrinde de tabii devrindede islamı çok iyi anlayış ve yaşayış adına büyük bir gayret vardır.Bu birçok ilim ehlinin yetişmesine, gerçekten hizmet etmiştir. Ama hala usul-u fıkıh çıkmamıştır. Bunu şunun için söylüyorum, o günlerde metodundan ziyade Peygamber efendimiz nasıl davranmıştır diye bakılıyor ve ona göre davranılıyor.
Ama o devirlerden daha sonraki devirlerde Rabb’im ne buyuruyor, Allah resulü buyuruyor, bunun geçmiş neydi, daha önce böyle bir olay yaşandı mı ve onun hükmü neydi, biz bunlara neyi örnek verebiliriz. Bütün bunlar tartışılıyor, müzakere ediliyor ve bu hükümler birikerek bir milletin gelecek kültürünü oluşturuyor. Bir de kararlar çıkmıştır. Şöyle açıklayalım bir meselede bir hüküm çıkıyor. Bu hükümün asıl illeti buna sebep olan olay nedir diye bulmaya çalışılmıştır. Çünkü bunun önemi hissedilmiştir. Buna daha çok tabiiler döneminde ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır.
Örnek veriyorum. İçki yasaktır, niçin yasaktır, içerisinde alkol bulunduğu için mi yasaktır ya da üzümden yapıldığı için mi yasaktır. Bu konuyu ele alıyorlar. Sonunda asıl nedeni öz konuyu buluyorlar. İçkinin yasak olmasının temeli sarhoşluk vermesidir diyorlar. Nedeni içerisinde alkol bulunması değildir, sarhoşluk yapmasıdır diyorlar. Çünkü bugün yediğimiz birçok meyvenin içerisinde alkol bulunabiliyor ama onlar yasak değildir çünkü burada asıl konu asıl sorun insanı sarhoş etmesidir. Buradan sarhoşluk verme konusunu elinize alıyorsunuz, Allah Resulü’nün hadisi şerifinden gelen çoğu sarhoş edenin azı da haramdırı da elinize alıyorsunuz, her sarhoşluk verenin yasaklandığı hadisi de ele alıyorsunuz ve sonuç olarak asıl illete ulaşmış oluyorsunuz. Eğer bu hadislerden bir kısmını ele almadan sonuca ulaşmaya çalışılsaydı o zaman sarhoşluk veren içkiden az içilmenin caiz olduğu ortaya çıkabilirdi. Ama tabiin devrinde yaşayanlar hiçbir şekilde bu dine leke sürmemeye gayret ettikleri için her konuyu en ince ayrıntısına kadar masaya yatırıp eksiksiz bir şekilde ele almış ve hükümleri ortaya çıkarmışlardır.
Bütün bu kaideler belirginleşince sonraki dönemlerde gelen alimler önceki konulara bina ederek ilerleyebilmişlerdir. Tabii alimlerinin, Hanefi alimlerinin ve Maliki alimlerinin hükümlerine bakarak İmam-ı Şafii bir kaideler kitabı Er Risale’yi yazmıştır. Bu kitapta daha önceki alimlerin tersine ilk önce ana konular ele alınmıştır daha sonra diğer dallara gitmişlerdir. Bu metorda daha önceki derslerimizde bahsetmiştik Mütekellimin metodu diyoruz. Bu tarihten sonra bu metot daha çok kullanılır hale gelmiştir.
Mütekellimin metoduna göre yazılmış ilk usul kitapları;
El Umde kitabı yazarı Kadı Abdülcebbar’dır. Hicri 415 yılında vefat etmiştir. Mutezilidir.
El Mutemet kitabı yazarı Ebul Hasan El Basri’dir. Hicri 436 yılında vefat etmiştir.
El Burhan kitabı yazarı İmamul Harameyn ( El Cüveyni)’dir. Hicri 478 yılında vefat etmiştir.
El Müstasfa kitabı yazarı Muhammed Gazzali’dir. Hicri 505 yılında vefat etmiştir.
Bu dört kitap mütekellimin ilminde çok ciddi bir yer edinmiştir. Sonraki kitaplar bu kitaplar üzerine bina edilmiştir. Bunlardan sonra iki önemli kitap daha yazılmıştır. İlki El Mahsul Fahrettin Razi’nin eseridir. Hicri 606 yılında vefat etmiştir. El İhkam Seyfuddin El Amidi’nin eseridir. Hicri 631 yılında vefat etmiştir.
Hanefi ya da Fukaha metoduna göre yazılmış ilk usul kitapları;
El Usul kitabı yazarı Ebul Hasan El Kerhi’dir. Hicri 340 yılında vefat etmiştir.
El Usul kitabı yazarı Ebu Bekir El Cessas’dır. Hicri 370 yılında vefat etmiştir.
Takvimü’l Edille kitabı yazarı Kadı Ebu Zeyd Ed Debusi’dir. Hicri 430 yılında vefat etmiştir.
El Usul kitabı yazarı Şemsül Eimme Serahsi’dır. Hicri 483-500 yılında vefat etmiştir. Bu kitap bütünü ezberden kuyudan yazılmıştır. Bu kitaptan önce Mebsud isimli kitabını kuyunun başına gelen talebelerine yazdırmıştır. Daha sora El Camiu’s Sağir adlı eserini yazdırmaya başlamıştır. Daha sonra Kuyudan çıkartılmıştır ve kitabının kalan kısmını ona ve talebelerine hediye edilen bir köşkte tamamlamıştır. Çok geçmeden vefat etmiştir.
Bu insanın yazdırdığı eserlerin içerisinde binlerce ayet var, hiç birisinde en küçük bir pürüz yok, hafızadan yazılan hiçbir kaynağa müracaat etmeden yazılan eserin içerisinde binlerce net bilgi vardır. Ayrıca imamı Şafii’nin Hanefilere, Hanefilerin Şafiilere ve Malikilere, Malikilerin diğerlerine ve mezhebi günümüze kadar devam etmemiş olan diğer âlimlerin bilgilerine ve karşılıklı münazaralarına, birbirlerine cevaplarına da yer veren bir kitap olmuştur. Kendisi için diğer alimler onun muazzam bir hafızası vardı diye belirtirlerdi.
Mizanul Usul kitabı yazarı Alaeddin Es Semerkandi’dir. Hicri 500 yıllarında yazılmıştır. Alaeddin Es Semerkandi’nin fıkıhta uslubu değişik ve ufuk açıcıdır. Ayrıca kızı Fatıma devrin en iyi alimlerinden birisidir.
El Usul kitabı yazarı Fahrul İslam El Pezdevi’dir. Hicri 482 yılında vefat etmiştir. Bu kitabın şerhi meşhurdur. Abdülaziz Buhari diye birisi tarafından feshedilmiştir. Hicri 730 yılında vefat etmiştir.
Hanefi usulünün temelini bu kitaplar oluşturmuştur. Daha sonraki kitaplar bilgi ekleyen ya da genişleten kitaplar olmuştur. Bu dönemlerde 2 metodu birleştirmeye yönelik eserlerde yazılır olmuştur. Mütekellimin usulüyle fukaha usulünü bir araya getiren, ikisinden de istifade edilebilecek bir konumda bütünleştiren kitaplar meydane gelmeye başlamıştır.
Bu kitaplardan en çok duyulan kitap Bediun Nizam kitabıdır. Bu kitap Bezdevi’nin usulü ile Amidi’nin usulünü birleştirmiştir. İbni Saadi yazmıştır.
Tenkih diye bir kitap yazılmıştır. Tavdih diye şerh edilmiştir. Tek ciltlik bir kitaptır.
Tahrir kitabı yazarı Kemalettin İbni Hümam’ın bir kitabıdır. Hanefi mezhebinde Türkiye dışında çok tanınan bir alimdir. Aslen ailesi Sivas kökenlidir. El Hidaye adlı kitabın bir şerhini oda yapmıştır.
Kaynak: Siyer TV – Şerafettin Kalay – Fıkıh Dersleri